Başbakan Erdoğan, Kahire Üniversitesi'nde Konuştu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Filistin'de döktüğü kanların hesabını er ya da geç vereceğini belirterek, "Mutlaka ama mutlaka bunun hesabı sorulacaktır" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Filistin'de döktüğü kanların hesabını er ya da geç vereceğini belirterek, "Mutlaka ama mutlaka bunun hesabı sorulacaktır" dedi.
Kahire Üniversitesi konferans salonunda coşkulu bir kalabalığa hitap eden Erdoğan, konuşmasına, "Buradan Kahire Üniversitesi'nin bu coşkulu salonundan tüm Kahireli kardeşlerime, tüm Mısırlı kardeşlerime, kardeş Türkiye halkının selam, sevgi ve dayanışma mesajlarımı iletiyorum" sözleriyle başladı. Erdoğan, "İsrail bölgeyi bir daha kan gölüne çevirmek için her türlü insanlık dışı eylemi gerçekleştirmektedir. Orantısız güç kullanmaktadır. Netanyahu, arkasına aldığı uluslararası vurdumduymazlık neticesinde bu eylemlere girişebilmekterdir. Bu eylemleri tüm gücümüzle kınıyoruz. Burada son saldırıların ardından İsrail'deki Mısır Büyükelçisi'ni çağıran kardeşim Mursi'yi yürekten tebrik ediyorum" dedi.
"Türkiye olarak Mısır'la birlikte Filistinli kardeşlerimiz için uluslararası toplum nezdinde mücadele vermeye devam edeceğiz"
diye devam eden Erdoğan, "Mısır'da gerçekleşen devrim, Mısırlılar kadar hiç kuşkusuz Filistinliler için, özellikle de Gazzeli kardeşlerimiz için bir umut ışığı oldu. Bu umut ışığının daim olmasını temenni ediyorum. Bu vesile ile bugün bir kez daha devriminizden dolayı siz gençleri, sizin şahsınızda tüm Mısır halkını yürekten kutluyorum" ifadelerini kullandı.
"REFAH, GAZZE DE BU ŞEHİRLERİN KARDEŞİDİR"
Konuşması sık sık gençlerin tezahüratları ile kesilen Erdoğan, "Ortak medeniyetimizin muhteşem şehirlerini zikrederken Türkiye'de kullandığımız bir ifade var. Kur'an-ı azimüşşan Mekke'de nazil olmuştur, Kahire'de en güzel şekilde Abdüssamed gibi, Muhammmed Sıddik gibi, Mustafa İsmail ve Tantavi gibi en güzel seslerle okunmuştur. İstanbul'da da Kur'an en güzel ellerde, Şeyh Hamdullah, Hamid gibi Ahmet Karahisari gibi hat sanatının en güzel ustaları tarafından yazılmıştır. Hiç kuşkusuz tıpkı Mekke gibi, Kahire ve İstanbul birer Kur'an şehirleridir. Yine hiç kuşkusuz Kahire ve İstanbul Mekke-i Mükerreme'nin, aynı zamanda birbirlerinin kardeşleridir. Şunu burada konuşmamın hemen başında ifade etmek istiyorum. Mekke, Medine, Kahire, İskenderiye, Beyrut, Şam, Diyarbakır, Ankara, İstanbul nasıl birbirlerinin kardeşleri ise, tüm dünya bilsin ve anlasın ki Ramallah, Nablus, Cenin, Eriha, Refah, Gazze ve Kudüs de bu şehirlerin kardeşidir. Bizim kardeşimizdir" dedi. Erdoğan'ın bu sözleri, salonda alkış ve tezahüratlara neden oldu.
"MISIR DEVRİMİNDE KALBİMİZ SİZİNLE BİRLİKTE ATTI"
Mısır'da gerçekleşen devrim sürecinde hayatını kaybedenlere rahmet dileyen Erdoğan, "Hayatını kaybetmiş, inşallah şehitlik mertebesine erişmiş tüm gençlere, tüm kardeşlerimize bir kez daha Allah'dan
rahmet niyaz ediyorum. Şundan emin olun ki, Tahrir'den yükselen ses, İstanbul ve Ankara'da çok güçlü şekilde yankılanmış ve karşılığını bulmuştur. Türkiye'nin tüm şehirlerinde, Türk gençlerinin kalbi, devrim boyunca, Tahrir'deki kardeşleri ile birlikte atmıştır. Bugün de, yarın da Mısır'la dayanışma içinde olmaya, Mısır'da birlikte yürümeye, kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirmeye devam edeceğiz" dedi.
"SİZ GENÇLER, OTOKROTİK REJİMLERİN SONUNUN GELDİĞİNİ TÜM DÜNYAYA GÖSTERDİNİZ"
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sevgili gençler, sizler Mısır'da gerçekleştirdiğiniz devrimle tüm dünyaya zulmun ilalebet payidar olmayacağını gösterdiniz. Sizler Mısır
devrimi ile otokratik rejimlerin, kapalı rejimlerin sonunun geldiğini tüm dünyaya gösterdiniz. Sizler, azminiz ve direnciniz karşısında hiçbir hukuksuzluğun hayatta kalamayacağını tüm dünyaya gösterdiniz. Kahramanlığınızdan, direncinizden, sabrınızdan azminizden dolayı sizleri ayrıca kutluyor, Ayrıca tebrik ediyorum" dedi.
"GEVŞEMEYİN, ASLA HÜZÜNLENMEYİN, İNANIYORSANIZ ÜSTÜNSÜNÜZ"
Başbakan Erdoğan, "Bir kere burada şu temel ilkeyi her
hatırlatmak istiyorum. Kur'an-ı kerimde, Ali İmran suresinin 139. ayetinde yüce Rabbimiz bizlere çok net bir ilke koyuyor. ve diyor ki, "Gevşemeyin, asla hüzünlenmeyin, inanıyorsanız, üstünsünüz." Evet Mısır'da Türkiye'de tüm bu coğrafyada işte bu temel ilkeyi her an hissetmek, her an yüreğimizde, zihnimizde taşımak ve hatırlamak durumundayız. Esasen sizler, Tahrir Meydanı'nda tam da işte bunu söylediniz. Aylar boyunca, Tahrir Meydanı'nda dediniz ki, (Başını dik tut, sen Mısırlısın" dediniz. Siz başınızı dik tutacaksınız! Filistinli başını öne öğmedi, eğmeyecek, Lübnanlı başını öne eğmedi, eğmeyecek. Iraklı, Afgnastanlı, Suriyeli kardeşim başını öne eğmedi, eğmeyecek. Çünkü biz bu coğrafyanın insanları inanıyoruz, öyleyse üstünüz. Hiçbir kompleksin, hiçbir ezikliğin içinde olmayacağız, kendine güvensizlik, hüzün ve gevşeme bize asla musallat olmayacak. Tam bir özgüven içinde yolumuzda ilerleyecek, tarihi tekrar mecrasına hep birlikte kavuşturacağız" ifadelerini kullandı.
"FİZİKİ AYRILIK GÖNÜLLERİMİZİ AYIRMAYA, RUHLARIMIZI PARÇALAMAYA ASLA YETMEYECEK"
Türkiye ve Mısır'ın bölgenin iki güçlü devleti olduğunu dile getiren Erdoğan, "İki kadim medeniyet olarak tarih yolculuğunda hep beraber olduk. Birbirimize kardeş olduk. Türkiye'nin istiklal şairi Mehmed Akif ile Mısır'ın Nobelli yazarı Necip Mahfuz şurada Han Halil'de Hişami adlı kahvede nasıl aynı havayı teneffüs edip makamlarını yazdılardalarsa, bizler de onu mırıldanıyoruz. Topraklarımız arasına cetvelle çizilmiş sınırlar, bizi fiziken ayırsa da gönüllerimizi ayırmaya, ruhlarımızı parçalamaya, muhabbetimizi bölmeye asla yetmeyecektir" diye konuştu.
Erdoğan, " Türkiye ile Mısır'ın kalbi birlikte atar, Nil ile Fırat aynı gönlün ırmaklarıdır, aynı gönül ummanına dökülürler. Hiç kuşkusuz Trabzon'un, İzmir'in sahillerini okşayan su, İskenderiye'nin sahillerini okşayan Akdeniz'in suyu ile aynıdır. Biz tarih boyunca olduğu gibi bugün de, yarın da el ele tutuştukça, bu toprakları inanın ağıtlar, kan ve gözyaşı değil, barışın ezgisi sulayacaktır" dedi.
"BİZLER MODEL ARAMA İHTİYACI OLAN MİLLETLER DEĞİLİZ"
Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Hürriyet bizim medeniyetimizin özüdür. İnsana saygı bizim ortak medeniyetimizin özüdür. Temel hakların dokunulmazlığı, sosyal dayanışma, yöneticilerin, halka hesap vermesi, medeniyetimizin özüdür. En önemlisi de adalet, bizim ortak medeniyetimizin özüdür, esasıdır, temelidir. Hiçbir inanç, din, dil, renk farkı gözetmeksizin herkesi kucaklayan anlayışı coğrafyamızdaki ortak medeniyetin esası olarak kabul ediyoruz.
"Mısır bir medeniyet zenginliğine sahiptir. Biz hiçbir yerden model arama ihtiyacı içinde olan milletler değiliz. Kendi tarihimiz, kendi medeniyetimiz bize hürriyet konusunda birlikte yaşama kültürü, farklılıklara saygı gösterme ve adalet konusunda gereken dersi, gereken tecrübeyi ziyadesi ile vermektedir."
"ARAP UYANIŞI BİR BAŞKALAŞIM DEĞİL, ÖZE DÖNÜŞTÜR"
"Esasen Arap uyanışı bir başkalaşım değil, tam tersine öze dönüştür, ruh köküne dönüştür, medeniyetimizin esasları ile buluşma yani tarihin kendi mecrasına yönelmesidir" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Nasıl ki sizler özünüzden, tarihinizden, aldığınız güç ile, ilhamla devrimi gerçekleştirdiyseniz, aynı güç ve ilhamla geleceği de barış üzerine şekillendireceksiniz.
Biliniz ki tüm İslam coğrafyasının gözü, gönlü, yüreği Mısır'la birliktedir. O yüzden Mısır'dan iyi haberler almak istiyoruz. Türkiye ne kadar güçlü olursa, Mısır da o kadar güçlü olacaktır. Bölgenin iki güçlü devleti olarak, Mısır ve Türkiye bu coğrafyada barışın, istikrar ve huzurun teminatı olacaktır" dedi.
"SURİYE HALKI KAZANMAYA MECBUR, ESED REJİMİ KAYBETMEYE MAHKUMDUR"
Konuşmasının devamında ikinci yılını doldurmak üzere olan Suriye'deki çatışmalara da değinen Başbakan Erdoğan, "Suriye'de yaşanmakta olan insanlık tradjesine büyük bir üzüntü ile şahit oluyoruz. Rejimin kendi halkına yürüttüğü kanlı savaşın izleri zihinlerden kolay kolay silinmeyecek" dedi.
Erdoğan şöyle konuştu:
"Suriye halkının mücadelesi, hakça insanca, onurlu bir yaşam savaşıdır. İşte bu nedenle halk bu savaşı kazanmaya mecbur, kendi vatandaşının kanını, eline bulaştıran, gayri meşru Esed rejimi ise kaybetmeye mahkumdur. Suriye halkını maruz kaldığı bu kıyım, sadece Suriye rejimi için değil, uluslar arası toplum ve tüm insanlık için de bir utanç kaynağıdır. Şam'da, Halep'de, İlib'de ve diğer şehirlerde her gün bombalanan, şehitler veren Suriye halkına, yetim kalmış çocuklara ve gençlere bu kayıtsızlık nasıl izah edilebilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve insan haklarının kutsallığını her fırsatta dile getiren ülkeler Suriye'de işlenen insanlık suçuna nasıl seyirci kalabilmektedir. Bu çevrelere seslenmek istiyorum. Artık geçerliliği kalmamış bir takım kurum ve kuralların arkasına saklanmak Esed'in suçlarına ortak olmak demektir. Biz Türkiye olarak Suriyeli kardeşlerimize imkanlarımızın el verdiği her türlü yardımı sunuyoruz. Bugün itibari ile gerek Suriye sınır bölgelerindeki barınma merkezlerinde, gerek farklı şehirlerimizde, 170 bin Suriyeli kardeşimizi misafir ediyoruz. Mısır'ın Mısır devletinin, değerli kardeşim Mursi'nin verdiği destekle, inşallah en kısa zamanda Suriye halkı refaha ulaşacaktır. Bölge ülkeleri, Arap Birliği içindeki tüm ülkeler el ele vermeye mecburuz. Bu sorun hepimizin ortak derdi. Burada Mısır'ı ile, Suudi Arabistan, Lübnan ve Körfez ülkeleri ile Filistin meselesinde olduğu için Mısır'la ortak çözümler aramaya devam edeceğiz."
"ULUSLARARASI SİSTEM ÇÖZÜM DEĞİL, SORUN ÜRETMEKTEDİR"
Erdoğan, "Gerek Suriye, gerekse Filistin meseleleri göstermiştir ki, mevcut uluslar arası sistem adalet üretememekte, çözüm yerine sorun üretmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bünyesinde adil bir yönetim için köklü bir değişim talep ediyoruz. Sadece belirli devletlerin değil, herkesin temsil edildiği ve söz sahibi olduğu bir güvenlik konseyinin dünya barışına katkı yapacağını düşünüyoruz. Sadece 5 daimi üyenin iki dudaklarına mahkum bir insanlık olamaz ve buradan da barış meydana gelmez. Şu an da BM Güvenlik Konseyi'nde kıtaların temsil edilmediği, inanç gruplarının temsil edilmediği bir yapı var. 40 yıl öncesinin bir yapısı, ama bugün dünya değişti, artık insanlığın talepleri farklılaştı. Bunun güncellenmesi lazım. İnsan haklarından demokrasiden, özgürlüklerinden bahseden örgüt ve kuruluşlar, konu Suriye, Filistinli mazlumlara gelince susmayı tercih etmişlerdir. Bu iki yüzlülük sona ermelidir, bu çifte standarda son verilmelidir. Bu ikircikli tutum artık nihayete ermelidir. BM başta olmak üzere bu konuda sorumluluk sahibi tüm uluslar arası kuruluşların kendilerini
sorgulama zamanı gelmiştir" diye konuştu.
"300 TÜRK GİRİŞİMCİ 50 BİN MISIRLI KARDEŞİMİZİ İSTİHDAM EDİYOR"
Türkiye ile Mısır arasındaki ekonomik ilişkilere de değinen Erdoğan, "Bugün Mısır'da faaliyet gösteren 300 kadar Türk girişimci, 50 bin Mısırlı kardeşimizi istihdam ediyor. Buradaki Türk yatırımlarını değeri 1.5 milyar dolara ulaştı. Türk iş adamları, Mısır'ı ikinci vatan olarak görüyor. Biz, Mısır'ı geçmekte olduğu siyasi ve ekonomik süreçte bütün imkanlarımızla desteklemekte kararlıyız. Türkiye olarak Mısır'ın geleceğine inandığımız, güvendiğimiz, uluslar arası kurumların aksine Mısırlı kardeşlerimize mali destek vermek konusunda hiç kuşku etmedik. Mısır'ın gençleri inanıyorum ki, Türkiye'nin gençleri ile birlikte bu coğrafyayı da en güzel şekilde geleceğe hazırlayacaktır. Gençler, sizlere inanıyor, sizlere güveniyor, sizlerden umutlanıyorum" dedi.
Erdoğan sözlerini, Arapça olarak, "-Ey Mısır, dünyanın annesi, kaldır başını sen Mısırlısın-. Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum. Sizleri Allah'a emanet ediyorum" sözleriyle bitirdi. - KAHİRE