Avrupa Birliği Macaristan'a karşı hukuk devleti ihlal işlemlerini başlatıyor
Macaristan'da Viktor Orban'ın seçim zaferinin yankıları daha dinmeden Avrupa Birliği beklenen adımı attı.
Macaristan'da Viktor Orban'ın seçim zaferinin yankıları daha dinmeden Avrupa Birliği beklenen adımı attı. AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen Salı günü Macaristan'a karşı hukuk devleti kurallarının ihlal edilmesi nedeniyle yaptırım işlemlerine başlandığını açıkladı.
Avrupa Parlamentosu'nda konuşan komisyon başkanı bir soru üzerine, Avrupa Birliği'nin Macaristan ile pek çok konuda ihtilafları bulunduğunu ama en önemli konunun da ülkedeki yolsuzluk iddiaları olduğunu söyledi.
Macaristan'a verilen AB yardımlarının ödenmesi, hukuk devleti ihlalleri iddiaları üzerinde geçen yıl durdurulmuştu.
Von der Leyen sorumlu komisyon üyesi Johannes Hahn'ın Macar hükümeti yetkilileri ile resmen görüştüğünü ve komisyonun işlemlerinin başlatıldığına dair belgeleri de Budapeşte'ye gönderdiğini söyledi.
Von der Leyen'in bu açıklaması üzerine Macar ulusal para birimi Forint %5 değer kaybetti.
Bu gelişme elbette akla iki gün önce Macaristan'da seçimleri kazanan Viktor Orban'ın, seçim zaferini kutlarken yaptığı konuşmada, sözlerine Brüksel'e meydan okuyan şu cümlelerle başlamasını getirdi:
"Öyle bir zafer kazandık ki, değil Brüksel'den, Ay'dan bile görülür"
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, 12 yıllık iktidarı süresince pek çok kez Avrupa Birliği'ni karşısına almaktan çekinmemişti. Budapeşte ve Brüksel arasında yaşanan atışmalar, elbette her iki taraf açısından da farklı açılardan değerlendiriliyordu.
AB, Macaristan'da Orban iktidarı dönemine ait uygulamaları çoğu kez kaygıyla izliyor ve bunların bir kısmının AB'nin temel mevzuatıyla çelişkiler oluşturduğunu, AB'nin temelini teşkil eden sözleşmedeki hukuk devleti ilkelerinin çiğnendiği kaygıları yarattığını söylüyordu.
Şaibeli fon dağıtımı
Avrupa Birliği özellikle AB fonlarının Macar hükümeti tarafından şaibeli bir şekilde dağıtıldığı iddiaları üzerinde duruyordu. Bu konuda hazırlanan bazı raporlar (OLAF raporu), bu iddiaları doğruluyordu.
Uluslararası Şeffaflık Örgütünün (Transparency International) 2022 araştırmasına göre Macaristan AB içinde yolsuzlukların en fazla olduğu ikinci ülkeydi. Avrupa Birliği iddiaların daha iyi bir şekilde soruşturulabilmesini öneriyordu.
Bunun yolu ise Macaristan'ın AB tarafından kurulan ve ülkeler bazında soruşturma yetkilerine de sahip olan Avrupa Savcılığı'nı kabul etmesi ve bu kuruma Macaristan topraklarında da soruşturma izni vermesiydi.
Macar hükümeti bu talebi reddetti. Bu kuruma katılmadı. Macar hükümeti Brüksel'in yetkilerini ulusal egemenlik koşullarını ihlal edecek şekilde genişletmek istediğini öne sürüyordu. Budapeşte "Brüksel bürokratlarının" hamiliğini reddettiğini açık açık ifade etti ve geçtiğimiz yıllar içinde Brüksel karşıtı kampanyalar başlattı.
Ancak bütün bunlar olurken, Budapeşte AB yardımlarını almaya da devam ediyordu. Sonunda ipler gerildi, ve 2021 yılı sonlarında Avrupa Birliği hem Macaristan ve hem de Polonya ile ilgili olarak hukuk devleti kurallarının ihlali prosedürünü başlattı. İlk önlem olarak da her iki ülkeye verilen yardımların ödenmesinin, sorunlar ortadan kaldırılıncaya kadar durdurulmasına karar verdi.
Budapeşte Brüksel karşısında yalnız mı kaldı?
AB'nin uzun bir tereddüt döneminin ardından 2021 yılının sonbaharında Macaristan ve Polonya karşısında ihlal prosedürünü başlatmasının nasıl bir yol haritası izleyeceği o zaman henüz çok net belli değildi.
Vişegrad Ülkeleri olarak adlandırılan dört doğu Avrupa ülkesi, Polonya ve Macaristan'ın liderliğinde AB içinde ciddi bir lobi grubu olarak seslerini duyurabiliyor ve AB'nin diğer üyelerini gerekirse bu tartışmada tarafsız konumlara çekebiliyordu.
Ancak aradan geçen birkaç ay Avrupa'da çok şeyi değiştirdi. Rusya'nın Ukrayna'yı istila etmesi, 2. Dünya Savaşı'nı anımsatan korkunç savaş sahneleri ve Batı Avrupa ülkelerinin Rusya'nın yayılmacı politikasıyla yüzleştiklerinde içine düştükleri şaşkınlığın ve çaresizliğin ardından, hızlı ve kesin adımlar atılacağının ilk işaretleri de geldi.
AB'nin, Fransa ile birlikte merkez gücü konumunda olan Almanya, bir yandan Rusya'ya karşı hızlı önlemler almaya başladı, diğer yandan da o tarihe kadar elden bırakmadığı Doğu Avrupa ülkelerine karşı takındığı hoşgörüye son vereceğinin sinyallerini duyurdu.
Avrupa Birliği'nin Macaristan'a karşı Salı günü yapılan açıklamada hissedilen net tavrı alma cesaretini gösterebilmesinde, elbette Polonya'nın da önemli payı vardı. Çünkü Ukrayna'ya olan Rusya müdahalesi, Rusya'yı ulusal güvenliğinin en önemli tehdidi olarak gören Polonya'nın dış politikasında da revizyona neden olmuştu.
Varşova, Ukrayna-Rusya çatışmasında "tarafsız" pozisyon almaya çalışan Macaristan'dan uzaklaştı. V4 ülkelerinin son zirve toplantısına katılmadı ve AB içinde en sıkı müttefiki olan Macaristan'ı yalnız bırakabileceğinin sinyallerini verdi.
Brüksel için bu sinyal anlaşılan yeniden atağa geçmek için yeterli bir işaretti.
Avrupa Birliği ve Macaristan arasındaki ilişkilerin geleceği
Avrupa Birliği'nin merkezi yapısının güçlenmesinin yolunun "sorun yaratan Doğu Avrupa ülkelerini disiplin altına almaktan" geçtiği açık. Ülkesinde gerekirse nükleer başlıklı Amerikan füzeleri bile yerleştirmeye hazır olduğunu açıklayan Varşova, ulusal güvenliği açısından Brüksel'in taleplerine razı olmuş görünüyor.
Çek ve Slovak siyasetçileri de kendi ulusal güvenliklerinin Batı'ya daha iyi entegre olmaktan geçtiğini Ukrayna savaşı dolayısıyla yaptıkları açıklamalarda dile getirmişlerdi.
Şu anda birincil sorun Macaristan. Genel seçimler öncesi, yani AB ile daha sıkı ilişkiler kurmayı vadeden muhalefetin başarı ihtimalinin henüz var olduğu zaman diliminde sorun dondurulmuştu. AB, yaptırımlarını uygulamak için seçim sonuçlarını beklemeyi tercih etti.
Ancak Viktor Orban'ın büyük zaferiyle hesaplar alt üst oldu. Macar başbakanı seçimlerden seçmenlerden aldığı büyük bir destekle çıktı ve bu desteğe güvenerek de, seçim konuşmasında Brüksel'i açıkça hedef aldı.
Brüksel de Salı günü yaptığı açıklamayla yanıt verdi ve Macaristan ile ilgili ihlal işlemlerinin başlatılacağını açıkladı.
Viktor Orban'ın bugün yüz yüze kaldığı en büyük çelişki, kendisine büyük destek veren Macar seçmenlerin, aynı zamanda Avrupa Birliği'ne dört elle sarılmaları.
Şimdiye kadar yapılan kamuoyu araştırmalarının tümünden çıkan sonuç Macar toplumunun en az dörtte üçünün AB'den çıkmayı asla onaylamadığı.
Yani Macar başbakanının manevra olanakları bu alanda oldukça sınırlı.
Viktor Orban bu dezavantajı avantaja dönüştürebilir mi?
AB ve Macaristan arasındaki tartışmaların geleceği çok bilinmeyenli bir denklemin sonucuna bağlı. Bu denklemde bilinmeyenlerin başında Rusya-Ukrayna savaşı geliyor. Çarpışmaların sonunda olası bir barış sürecinin şekillenmesinde ortaya çıkacak koşullar, AB'nin dış politikasına damga vurabilecek öneme sahip.
AB'nin Rusya'ya karşı çıkarlarını ve pozisyonlarını savunabilmesi için kendi içinde otoritesini sağlamlaştırması, üye ülkelerle daha sıkı ve disiplinli bir ilişki geliştirmesi gerekiyor. Macaristan bugünkü konumu itibarıyla buna engel teşkil ediyor. Ancak Rusya'nın ana sorun haline geldiği bir uluslararası anda Brüksel'in Macaristan üzerinde çok baskı uygulayabilme şansı da yok ve bunu Orban da biliyor.
Arkasında seçimlerden aldığı güçlü bir iç destek olmasına rağmen manevra imkânları kısıtlı olan, ancak uluslararası ilişkilerde stratejik düğümlerin çözümünde büyük deneyime sahip Viktor Orban işte bu dezavantajı avantaja dönüştürebilir.
Rusya ile olan sıkı ve çok yönlü ilişkilerini savaşın başlamasının ardından kademeli bir şekilde terk eden, ve bunu seçimlere bir üstünlük olarak taşıyabilen Orban, aynı taktiği Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde de uygulayabilir.