ABD'de Kongre baskınıyla sonuçlanan kaos dolu 65 günde neler yaşandı?
Bugüne kadar seçimlerin ardından görev değişiminin sorunsuz bir süreçle tamamlandığı ABD'de bu kez seçim sonrası Kongre'nin basılmasına kadar giden olaylar birçok kişi için şaşırtıcı oldu.
ABD'nin başkenti Washington'da geçen hafta yaşanan olaylar birçok kişi tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Ancak internet üzerinden yayılan komplo teorileri ve aşırı sağcı grupları takip edenler için aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
ABD'de başkanlık seçimlerinin yapıldığı gece, Başkan Donald Trump yerel saatle 02.21'de Beyaz Saray kameraların karşısına çıktı ve zaferini ilan etti.
"Seçimlerde zaferimizi ilan etmeye hazırlanıyoruz. Bu seçimi bizim kazandığımız açık."
Trump bu sözleri sarf etmeden bir saat önce de Twitter üzerinden attığı mesajda, "Seçimleri çalmaya çalışıyorlar" demişti.
Oysa bunların hiçbirisi doğru değildi. Aslında ortada çalınacak bir zafer de yoktu. Ancak Trump'ın ateşli destekçileri için gerçeğin hiçbir önemi olmadı ve hala da yok.
Ortadaki tüm kanıtlara rağmen Trump'ın seçimi kaybetmediğine inanmadılar ve hala da inanmıyorlar.
İşte bu kitle, seçimlerden 65 gün sonra ABD Kongre binasını işgal etti. Saldırganlar arasında QAnon komplo teorisinin destekçileri, "Hırsızlığı Durdurun" (Stop the Steal) grupları, aşırı sağcılar, internet trolleri ve başka Trump destekçileri de vardı.
Washington'daki ayaklanmalardan yaklaşık 48 saat sonra, 8 Ocak Cuma günü Twitter, asılsız komplo teorilerinin yayılmasına neden olan ve seçim sonuçlarının değiştirilmesi için eyleme geçilmesi çağrısı yapan Trump destekçisi en etkili hesapları kapatmaya başladı.
Ve en sonunda da sıra Trump'ın kendisine geldi.
88 milyondan fazla takipçisi olan ABD Başkanı'nın Twitter mesajı atması "daha fazla şiddet olayını kışkırtma riskinden dolayı" süresiz olarak yasaklandı.
Washington'daki şiddet olayları tüm dünyada şok etkisi yaratırken, güvenlik güçlerinin de böyle bir duruma hazırlıksız yakalandığı görüldü.
Ancak, hem internette hem de ABD sokaklarında durumu takip edenlere ise bu yaşananlar hiç de şaşırtıcı gelmedi.
Seçimlere usulsüzlük karıştırılacağı fikri, Başkan tarafından hem konuşmalarıyla hem de Twitter'dan attığı mesajlarla seçimden aylarda önce işlenmeye başlamıştı.
Seçim günü oy verme işlemi devam ederken de söylentiler yayılmaya devam etti.
Cumhuriyetçi Parti'den bir gözlemcinin, Philadelphia'daki bir seçim merkezine girmesine izin verilmediğini gösteren video viral oldu. Aslında bu durum, kuralların belirsizliğin kaynaklanan bir yanlış anlamadan ibaretti. Bu gözlemci daha sonra oy sayım işlemini takip etmek üzere merkeze kabul edildi.
Ancak, bu olay seçimden sonra milyonlarca kişinin seçim usulsüzlüğü iddialarını desteklemek için #StopTheSteal (Hırsızlığı Durdurun) etiketiyle paylaştığı onlarca video, görsel, grafik ve hikayenin ilki oldu.
Tüm bu sosyal medya kampanyasının arkasındaki mesaj çok netti: Trump, seçimleri açı kara kazandı ancak "derin devlet" içerisindeki karanlık güçler bu seçimi ondan çaldı.
4 Kasım Çarşamba gününün ilk saatlerinde, daha oy sayımı devam ederken ve ABD basın kuruluşlarının kazananı ilan etmesine henüz günler varken, Başkan Trump zaferini ilan etti ve "Amerikan halkına yönelik sahtekarlık yapıldığını" öne sürdü.
Trump, ortaya attığı iddiaları ispatlayacak hiçbir kanıt ortaya koymadı. Zaten ABD'de seçimlere dair yapılmış olan araştırmalar da usulsüzlüğün çok ender olduğunu gösteriyor.
Aynı günün öğleden sonrasında "Stop the Steal" (Hırsızlığı Durdurun) adlı bir Facebook grubu kuruldu ve bu platformun bugüne kadar en hızlı büyüyen sayfalarından birine dönüştü. Perşembe sabahı itibarıyla üye sayısı 300 bini geçmişti.
Grupta paylaşılan gönderilerin büyük bir bölümünü usulsüzlük yapıldığı yönündeki temelsiz iddialar oluşturuyordu. Bunlar arasında binlerce ölünün adına oy kullanıldığı ve oy verme makinelerinin Trump'a verilen oyları Biden'a dönüştürecek şekilde ayarlandığı gibi asılsız iddialar ortaya atıldı.
Ancak bu gönderiler arasında "iç savaş" ya da "devrim" başlatılmasına gerek olduğundan bahseden, daha endişe verici yorumlar da vardı.
Perşembe günü akşamüstü saatlerinde Facebook bu grubu kapattı. Grup kapatıldığında 500 milyona yakın yorum, paylaşım ve beğeni toplamıştı.
Kapatılan bu grubun yerine ise binlerce benzer grup açılmaya başlandı.
Seçimlere usulsüzlük karıştırıldığı iddiaları internet üzerinden hızla yayıldı ve kendine çok sayıda takipçi topladı. Kısa bir süre sonra Stop the Steal hareketi, "seçimin itibarını korumak için harekete geçilmesi" amacıyla isim toplayan kendi websitesini açtı.
7 Kasım Cumartesi günü önde gelen haber kuruluşları, seçimi Joe Biden'ın kazandığını ilan etti. Demokrat Parti'nin güçlü olduğu yerlerde halk sokaklara dökülerek sevinç gösterileri düzenledi. Ancak internette Trump destekçilerinin tepkileri öfke ve inkar doluydu.
Trump destekçileri, tam bir hafta sonrası için Washington DC'de Milyon Kişilik MAGA (Amerika'yı Yeniden Yücelt) Yürüyüşü adı altında bir eylem organize etmeye başladı.
Trump, Twitter üzerinden attığı mesajda eyleme uğrayıp bir "merhaba diyebileceğini" söyledi.
Washington'da daha önce yapılan Trump yanlısı eylemler büyük kalabalıklar toplamayı başaramamıştı. Ancak bu kez, tam tersi oldu ve bu güneşli Ocak gününde Freedom Plaza'da binlerce kişi toplandı.
Radikal hareketler üzerinde çalışmalar yapan bir araştırmacı bu eylemi, "Trump yanlısı ayaklanmanın başlangıcı" olarak tanımladı.
Kafasına kırmızı MAGA şapkası takan Trump'ın konvoyunun geçişi sırasında destekçileri de çığlık atarak sevinç gösterileri yapmaya başladı.
Muhafazakar kesimin bazı önde gelen isimleri de bu eyleme katılmış olsa da, toplanan kalabalığın büyük bir bölümünü aşırı sağcı gruplar oluşturuyordu.
Bu eylemde varlığı tespit edilen ve daha önce çok sayıda şiddet içeren eyleme katılan aşırı sağcı, göçmen düşmanı, tamamen erkeklerden oluşan Proud Boys daha sonra Kongre binası saldırısında da önemli rol oynadı. Milis gruplar, aşırı sağcı medya mensupları ve komplo teorisi destekçileri de eyleme katıldı.
Akşam saatlerinde ise Trump destekçileri ile onları protesto etmek için toplananlar arasında çatışmalar başladı. Hatta bu çatışmalardan birisi Beyaz Saray'a beş blok mesafede yaşandı.
Polisin müdahalesiyle kontrol altına alınan şiddet olayları aslında birkaç gün sonra yaşanacakların da habercisiydi.
Seçimi takip eden günlerde Trump ve hukuk ekibi sonuçlara itiraz eden onlarca yargı süreci başlattı.
Her ne kadar açılan davaların neredeyse tamamı Trump aleyhine sonuçlanmış olsa da internetteki birçok destekçisi arasında Başkan'ın en yakınındaki iki hukukçu Sidney Powell ve Lin Wood'a hayranlık duyanlar ortaya çıkmaya başladı.
Powell ve Wood, seçim usulsüzlüğü iddialarıyla ilgili hazırladıkları dosyanın çok ama çok kapsamlı olduğunu ve bu dosyanın açıklanması halinde Biden'ın seçimi zaferinin de sona ereceğini vaat etti.
Muhafazakar aktivist ve eski federal savcı, 65 yaşındaki Powell, Fox News'a yaptığı açıklamada, İskandinav masallarında düşmanlarını yok etmek için okyanustan çıkan devasa deniz canavarı "Kraken'i salacaklarını" söyledi.
Kısa süre içerisinde Kraken, seçim usulsüzlükleriyle temelsiz iddiaların sembolüne dönüştü.
Powell ve Wood da aynı zamanda Trump'ın şeytana tapan, pedofillerden oluşan Demokrat Partili bir "derin devlete" karşı mücadele verdiğini savunan QAnon komplo teorisinin destekçileri için birer kahraman haline geldi.
Bu avukatlar, Başkan ile asılsız komplo teorilerinin doğruluğuna inanan destekçileri arasında adeta bir köprü oluşturdu.
Powell ve Wood, seçmenlerin tepki ve öfkesini internet ortamında çok iyi bir kışkırtmasına karşın verdikleri hukuk mücadelesi ise hiçbir sonuca ulaşmadı.
Kasım ayı sonunda davalarına dayanak olduğunu söyledikleri 200 sayfalık belgeleri açıkladıklarında ise yürüttükleri yargı süreçlerinin asılsız komplo teorileri ve doğru olmadığı kanıtlanan çeşitli iddialardan ibaret olduğu ortaya çıktı.
Belgelerde ayrıca çok sayıda hukuki hata, yazım hatası ve cümle düşüklükleri olduğu da görüldü.
Yine de bu etki devam etti. "Kraken" ve "Release the Kraken" (Kraken'i Sal) terimleri Twitter'da bir milyondan fazla kez paylaşıldı.
Trump'ın açtığı davalar bir bir mahkemeler tarafından reddedilirken, aşırı sağcı gruplar da seçim görevlileri ve yetkililerini hedef almaya başladı.
Georgia'daki bir seçim görevlisine yönelik ölüm tehditleri yapılırken, eyaletin Cumhuriyetçi üst düzey yetkililerine de internette "hain" damgası vuruldu.
Georgia eyaletinin seçimden sorumlu en üst düzey yetkilisi Gabriel Sterling, 1 Aralık'ta düzenlediği basın toplantısında Başkan'a duygusal ve güçlü bir uyarıda bulundu.
Sterling, "Birilerine bir şey olacak, birileri vurulacak, birileri öldürülecek ve bu doğru değil" dedi.
Aralık ayı başında da Michigan eyaletinin Demokrat Genel Sekreteri Jocelyn Benson, dört yaşındaki oğluyla Noel ağacını süslerken evinin önünden sesler duymaya başladı.
Evin önünde toplanan yaklaşık 30 eylemci megafonlarla "Hırsızlığı Durdurun" sloganları atıyordu. İçlerinden biri, "Benson, sen bir hainsin" diye bağırdı. Bir başkası da, "Demokrasiye tehditsin" dedi.
Eylemcilerden biri, protestoyu Facebook üzerinden canlı yayınladı ve "hiçbir yere gitmeyeceklerini" söyledi.
Seçimlerde görev yapan kişilere yönelik başka eylem ve tehditler de oldu.
Georgia'da Trump destekçileri günler boyunca kornolarını çalarak Genel Sekreter Brad Raffensperger'in evinin önünden geçtiler. Karısına yönelik cinsel saldırı tehditleri yapıldı.
Arizona'da da Demokrat Genel Sekreter Katie Hobbs'un evinde toplanan kalabalık "Gözümüz üzerinde" pankartı açtı.
Tarihler 11 Aralık'ı gösterdiğinde ise Yüksek Mahkeme, Texas eyaletinin seçim sonuçlarını geçersiz kılmak için açtığı davayı reddetti.
Bu kararla birlikte Başkan'ın önündeki siyasi ve hukuki seçenekler iyice azalırken, internette Trump yanlıların kullandığı dil ise daha da şiddet içerikli bir almaya başladı.
12 Aralık'ta başkent Washington'da ikinci "Stop the Steal" mitingi düzenlendi. Bir kez daha binlerce kişinin katıldığı bu eylemlerde aşırı sağcı grupların, QAnon destekçilerinin, radikal MAGA oluşumlarının ve milis güçlerinin varlığı dikkat çekti.
Trump'ın eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn, protestocuları İncil'de Hıristiyanlığın en önemli kentlerinden Eriha'nın duvarlarını aşan asker ve din insanlarına benzetti. Bu benzetmenin ardından göstericiler de seçim sonuçlarının değiştirilmesi talebiyle yaptıkları eylemlerin çağrısını "Eriha Gösterileri" adı altında yapmaya başladı.
Ilımlı olarak nitelendirdikleri Cumhuriyetçi siyasetçi ve isimleri hedef alan aşağı sağcı Groypers grubunun lideri Nick Fuentes, toplanan kalabalığa yaptığı konuşmada, "Cumhuriyetçi Parti'yi yok edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Bu eylem de şiddet olaylarına dönüştü.
Bu gösteriden iki gün sonra Seçici Kurul, resmen Biden'ı başkan seçti. Böylece seçim sonuçlarının kesinleşmesinin önündeki en önemli aşamalardan biri tamamlanmış oldu.
Bu gelişmelerin ardından internetteki platformlarda, Trump destekçileri yasal ve hukuki süreçlerin sona ermekte olduğu ve bundan sonra artık doğrudan eyleme geçilmesi gerektiği yönünde görüşler paylaşıyordu.
Seçimlerin ardından Trump destekçisi çevrelerde Flynn, Powell ve Wood'un yanı sıra bir başka isim daha öne çıkmaya başladı.
Bu isim, radikal grupların ve görüşlerin kullandığı, şiddet ve porno içeriklerinin paylaşıldığı 8chan ve 8kun mesajlaşma programlarını oluşturan Jim Watkins'in oğlu Ron Watkins oldu. Bu platformların, QAnon hareketinin yükselişinde önemli rol oynadığı düşünülüyor.
Ron Watkins, 17 Aralık'ta attığı bir dizi Twitter mesajında, Başkan Trump'a Roma İmparatoru Julius Sezar'ın izinden giderek, "Cumhuriyeti yeniden tesis etmek" amacıyla "ordunun sarsılmaz sadakatine" başvurması çağrısı yaptı.
Ron Watkins, yarım milyonu aşkın takipçisinden Sezar'ın M.Ö. 49 yılında Rubicon nehrini geçerek iç savaş başlattığı ana gönderme yaparak oluşturduğu #CrossTheRubicon (Rubicon'u Geç) etiketiyle paylaşım yapmasını istedi. Bu etiket, Cumhuriyetçi Parti'nin Arizona başkanı Kelli Ward gibi ana akım bazı siyasetçiler tarafından da paylaşıldı.
Ron Watkins, yaptığı bir başka paylaşımda, Trump'ın başkana ülke içinde ordu ve federal güçleri konuşlandırma yetkisi veren 1807 tarihli Ayaklanma Yasası'na başvurması gerektiğini yazdı.
Trump, bu çağrılar arasında 18 Aralık'ta aralarında Powell ve Flynn'in de olduğu bazı isimlerle Beyaz Saray'da bir strateji toplantısı yaptı.
New York Times'da yer alan habere göre, Flynn toplantıda Trump'tan sıkıyönetim ilan etmesi ve seçimleri "tekrarlamak" için orduyu konuşlandırmasını istedi.
Bu toplantı, aşırı sağcı çevrelerde "iç savaş" ve "devrim" söylentilerinin artmasına yol açtı. Birçok kişi, seçim süreçlerinin kesinleşmesinin nihai aşaması olan Kongre'nin 6 Ocak'taki tescil oturumunu sonuçları değiştirmek için son umut olarak görüyordu.
Bu dönemde QAnon ve MAGA destekçilerine umut veren bir söylenti yayıldı. 6 Ocak'taki oturuma başkanlık edecek olan Başkan Yardımcısı Mike Pence'in Seçici Kurul oylamasını iptal edebileceği öne sürüldü.
Bu söylentiye göre, Başkan Trump da sonuçların iptal edilmesi üzerine olası bir kargaşayı önlemek ve seçimlere usulsüzlük karıştıran "derin devlet çetesini" tutuklatarak Guantanamo'daki hapishaneye göndermek için asker konuşlandıracaktı.
Ancak gerçek hayatta tabi ki bunların hiçbirisi gerçekçi senaryolar değildi. Buna rağmen 6 Ocak'ta ülkenin farklı yerlerinden Washington'a gitmek isteyenlerin ulaşımına yardımcı olmak için "vatansever karavanları" hareketi başlatıldı.
Birçok kentte Trump bayrakları taşıyan araçlar ve karavanlar uzun konvoylar oluşturdu.
Bir eylemci, karavanında taşıdığı yaklaşık 20 kişiyle birlikte fotoğrafını çekip "Geliyoruz" mesajıyla Twitter'da paylaştı. Sosyal medyada başka kentlerden farklı paylaşımlar da yapıldı.
Pence ve Cumhuriyetçi Parti'nin diğer önemli isimlerinin yasalara uymaya devam edip Kongre'nin Biden'ın zaferini tecil etmesine yasadışı bir müdahalede bulunmayacağı anlaşıldığında ise eylemcilerin kullandığı üslup da sertleşti.
Trump'ın hukuk ekibinden Wood, Twitter hesabından, "Pence, ihanet suçundan hapis yatacak. Kurşuna dizilecek" mesajını paylaştı.
İnternet sitelerinde de yazışmalar ve mesajlar hararetli bir hal aldı. Trump destekçilerinin "ifade özgürlüğü" sağladığını öne sürdüğü Gab ve Parler gibi platformlarda silah, savaş ve şiddet gibi temalara daha fazla gönderme yapan mesajlar paylaşıldı.
Bazı yerlerde emniyet güçlerine destek veren Proud Boys da artık yetkili makamların yanında olmayacağını, onlarla mücadele edeceğini ilan etti.
TheDonald adındaki Trump yanlısı popüler bir sitede barikatların şiddet kullanılarak aşılması ve Washington'ın silah taşınmasına yönelik katı kurallarına rağmen eyleme silah götürülmesini savunan yüzlerce mesaj yer aldı. Ayrıca Kongre binasının basılıp "hain" diye nitelendirilen Kongre üyelerinin tutuklanmasına yönelik planlar yapıldığı da görüldü.
6 Ocak Çarşamba günü Trump, Beyaz Saray'ın hemen güneyinde yer alan Ellipse Parkı'nda toplanan kalabalığa bir saat süren bir konuşma yaptı.
Konuşmasının başında destekçilerini "barışçıl ve vatansever bir şekilde seslerinin duyurmaya" çağırdı ancak bitirirken uyarılarda bulundu:
"Sonuna kadar savaşalım ve eğer sonuna kadar savaşmak istemezseniz o zaman ülkemiz kalmayacak. Şimdi hep beraber Pennsylvania Bulvarı'na yürüyoruz. Hep beraber Kongre binasına gidiyoruz."
Bazı gözlemcilere göre, bu sözler olayların şiddete dönüşeceğinin bir sinyaliydi.
Başkan George W. Bush döneminde İç Güvenlik Bakanlığı yapan Michael Chertoff, çok daha donanımlı Ulusal Muhafızlar'ın yardım taleplerini geri çevirdiğinden dolayı yaşananlardan Kongre binasının güvenliğiyle görevli polis birimini sorumlu tutuyor
Bu yaşananları, "polis güçlerinin bugüne kadarki en büyük başarısızlığı" olarak tanımladı ve "Olayların öncesinde kötüleşme potansiyeli taşıdığı görülebiliyordu. Hatta daha net konuşacağım, durumun kötüleşeceği aşikardır. Eğer haberlere bakıyorsanız ve olan bitenin farkındaysanız birçok kişinin seçimlere usulsüzlük karıştırıldığını düşündüğünü de görürdünüz. Bunların aralarında radikaller ve şiddet yanlıları vardır. Bu grupların bazıları açık açık 'silahınızı getirin' diyordu."
Yine de 68 yaşında Virginia'da yaşayan Cumhuriyetçi Parti destekçisi James Clark gibi, yaşananlar karşısında şoke olan Amerikalılar da var.
Yaşananları BBC'ye değerlendiren Clark, "Tüm bunları şoke edici buluyorum. Olayların buraya geleceğini hiç düşünmemiştim" dedi.
Oysa tüm bunların olabileceğinin sinyalleri haftalardır mevcuttu. Radikal ve komplo teorilerine inan çok sayıda grup, seçimlerin çalındığına ikna olmuştu. İnternet ortamında silahlanma ve şiddete başvurma planları yapıyorlardı.
Belki yetkililer, bu konuşulanların ciddi olmadığını düşündü ya da ellerinde konuyla ilgili soruşturma açmaya yetecek bulgu yoktu. Şimdi ise bazı zor sorularla karşı karşıyalar.
Chertoff, Biden'ın 20 Ocak'taki yemin töreni için Washington'da "çok ama çok daha güçlü güvenlik önlemlerinin alınacağını" düşünüyor.
Yine de bu beklenti bile bazı radikal grupların şiddet çağrısı yapmalarına engel olmadı.
Konunun bir başka bacağı da ipe sapa gelmez komplo teorilerinin milyonlarca kişiye ulaşmasını sağlayan sosyal medya platformlarını ilgilendiriyor.
Twitter, hem Flynn'in hem avukatlar Powell ve Wood hem Watkins hem de Trump'ın hesabını askıya aldı.
Kongre binasına yönelik saldırıya katıldığı tespit edenlere yönelik operasyon devam ediyor. Ancak bu eylemcilerin büyük bir bölümü "alternatif gerçeklerle" dolu paralel bir evrende yaşamayı sürdürüyor.
O kadar ki, eylemler sırasında Trump'ın kendisinin yayımladığı ve 20 Ocak'ta "yeni bir yönetimin yemin edeceğini" ilk kez kabul ettiği videoya bile kılıf uydurabildiler.
Birçoğu Trump'ın mücadeleyi bırakmayacağına inanmaya devam ediyor. Ortaya atılan yeni teorilerden biri de bu videonun "deep fake", yani Trump'ın açıklamasının dijital ortamda yaratıldığı sahte bir görüntü olduğu yönünde. Hatta ve hatta Trump'ın rehin tutulduğunu düşünenler bile var.
Birçoğu Trump'ın eninde sonunda bu mücadeleyi kazanacağına inanıyor.
Buna inanmalarını sağlayacak hiçbir somut kanıt olmasa da tüm bu yaşanan tek bir şeyi kanıtlıyor: Donald Trump'a ne olursa olsun Kongre binasını basan isyancıların kısa vadede durmaya pek niyetleri yok.
Katkıda bulunanlar: Olga Robinson and Jake Horton
Görsellerin tüm hakları saklıdır.