ABD Başkanlık Seçimleri: Büyük Buhran düzeyindeki işsizlik, sandığa nasıl yansıyabilir?
ABD Çalışma Bakanlığı'nın açıkladığı veriler, ülkede işsizliğin Büyük Buhran (1929-37) dönemindeki düzeye ulaştığını gösteriyor.
ABD Çalışma Bakanlığı'nın Cuma günü açıkladığı veriler, işsizliğin Büyük Buhran (1929-37) dönemindeki düzeye ulaştığını gösteriyor. Şimdi, Amerikan toplumundaki sosyoekonomik çelişkilerin, siyasi kutuplaşmaların daha da derinleşeceğini düşünebiliriz.
ABD Başkanı Donald Trump, 3 Kasım'da yapılacak Başkanlık Seçimleri'ne bu koşullarda gitmek istemiyor. Trump, koronavirüse karşı henüz ortada, güvenilir bir aşı, hatta etkili bir ilaç dahi yokken sosyal izolasyon ve eve kapanma önlemlerini gevşeterek ekonomiyi açmaya başlarsa, halen rekor düzeylere yükselmiş işsizliğin hızla ortadan kalkacağını iddia ediyor.
Buna karşın birçok ekonomik araştırma kurumunun uzmanları Trump'ın işsizliğin hızla ortadan kalkacağına ilişkin iyimserliğini paylaşmıyor, gerçek işsizlik oranlarının çok daha yüksek olduğunu vurguluyorlar. Birçok emek piyasası analisti Covid-19 krizinden çıkılıyor olsa da, kaybedilen işlerin %40'ının geri gelmeyeceğine inanıyorlar.
Korkutucu ama eksik
ABD Çalışma Bakanlığı'nın Cuma günü açıkladığı veriler, Nisan ayı ortasında yapılan hesaplamalara dayanıyor ve işsizliğin son 7 haftada %14,7 düzeyine tırmandığını gösteriyor. Bu oran, 2007/8 finansal krizini izleyen "Büyük Resesyon" ya da "Uzun Durgunluk" döneminin en yüksek işsizlik düzeyinin, %9'un çok üzerinde.
İstihdam oranlarında o dönemden Covid-19 krizine kadar elde edilen kazanımların tümünün silindiği de söylenebilir. Finansal krizi izleyen yüksek işsizliğin toplumsal etkileri, meydan işgallerini, sağ popülizmi ve Trump'ın başkanlığını üretmişti. Şimdi, karşımızda çok daha yüksek işsizlik oranları, belki de, 3 Kasım'da yapılacak Başkanlık Seçimleri'nde kendini gösterecek şiddetli bir siyasi sarsıntı olasılığı var.
Gerçekten, % 14,7 korkutucu bir oran. Dahası, en az dört açıdan gerçeği tam olarak yansıtmıyor.
Birincisi Forbes dergisinin "data editörü" Lance Lambert'e göre Covid-19 krizi başlarken ekonomide 7 milyon işsiz vardı. 7 haftalık kriz döneminde işsizlik ödeneği için başvuran 33 milyon kişiye, bunları da eklemek gerekiyor. O zaman işsizlerin sayısı 40 milyon kişiyi geçiyor; işsizlik oranı da %24,9'a yükselerek, Büyük Buhran döneminin zirvesindeki %25,6 düzeyine çok yaklaşıyor.
İkincisi, bu verilerin toplandığı günden bu yana işsizler ordusuna milyonlarca yeni insan eklendi. 1929'da büyük borsa krizi patlak verdiğinde işsizlik oranı %2,2'ydi. Buradan, zirve noktası olan %25,6'ya ulaşmak için 3,5 yıl geçmesi gerekmişti. Bu kez, % 3,5 dolayındaki bir işsizlik oranından, Büyük Buhran bir orana 7-8 hafta gibi kısa bir sürede ulaşıldı.
Üçüncüsü, bu işsizlik oranları, iş arayıp da bulamayanları, dolayısıyla yalnızca "emek piyasası" içinde kalmaya devam edenleri kapsıyor. Tam günlük işini kaybederek yarım günlük, daha düşük ücretli işlere geçenleri hesaba katmıyor. Toplam işgücüne göre istihdam oranının %50 düzeyine düşmüş olduğunu göz önüne aldığımızda, Çalışma Bakanlığı'nın açıkladığı %14,7 oranının çok ötesinde bir işsizlik dalgası karşısında olduğumuz anlaşılıyor.
Dördüncüsü, sayıları 11 milyona ulaştığı tahmin edilen, her işsizlik dalgasından ilk darbeyi yiyen, statüsüz göçmenler de bu hesaplamaların dışında kalıyor.
Sınıf, cinsiyet ve ırk faktörü
İşsizleşme süreci, ABD toplumundaki sınıfsal şekillenmeyi, cinsiyete ve ırk ayrımına ilişkin sorunları da yansıtıyor, toplumsal kutuplaşmayı da derinleştirmeye devam ediyor.
Örneğin Covid-19 krizi başladıktan biraz sonra adeta işçi sınıfının kabaca iki kategoriye ayrışmaya başladığına ilişkin bir izlenim oluşuyordu. Yüksek ücretli sektörlerde istihdam edilen yüksek eğitimli "beyaz yakalılar" evlerinden çalışmaya devam ediyorlardı. Buna karşılık düşük ücretli sektörlerde çalışan düşük eğitimli işçiler hızla işlerini kaybediyorlardı. The New Yorker dergisinden John Cassidy'nin aktardığına göre Bütçe ve Politika Öncelikleri Merkezi (Centre on Budget and Policy Priorities) adlı kurumun, Çalışma Bakanlığı'nın işsizlik verileri üzerinde yaptığı bir araştırma, yukarda değindiğim "bölünmüş işçi sınıfı" izlenimini doğruluyor:
Covid-19 salgınının ekonomik etkilerinin doğurduğu işsizliğin %50'den fazlası düşük ücretli sektörlerde çalışan işçiler arasında gerçekleşmiş. Bu kesimde toplam işsizlik oranı %30'a ulaşıyor. Orta ücret düzeyi olarak tanımlanan endüstrilerdeyse işsizlik oranı % 12. Emek piyasasının en yüksek ücretli % 30'luk üst diliminde çalışanların yalnızca % 8'i işini kaybetmiş.
Cuma günü açıklanan işsizlik oranları, işçi sınıfı içindeki etnik kökene ve cinsiyet ilişkin farklılıkları da yansıtıyor. İşsizlik dalgasından en az etkilenen kesim beyaz ve erkek işçiler. En çok etkilenenler ise 20 yaş altındakiler ve Latin Amerika kökenliler. Erkeklerde işsizlik oranı % 13 iken kadınlarda %15,5 olarak gerçekleşmiş. Bu oran 20 yaş altındakilerde %30'un üstüne çıkıyor. Etnik farklılıklar söz konusu olduğunda en yüksek işsizlik oranı %18,9 ile Latin Amerika kökenliler arasında. Bunu %16,7 ile Afrika kökenli Amerikalılar (siyahlar) izliyor. Beyazlar arasında işsizlik oranı % 14.
Trump'ın korkusu
Büyük Buhran düzeyindeki işsizlik oranlarına, 1918 İspanyol Gribi'ni izleyen ekonomik gerilemeden çok daha derin bir çöküş eşlik ediyor. İspanyol Gribi'nin etkisiyle ABD'de ekonomi ve tüketim sırasıyla % 6 ve % 8 daralmıştı.
Covid-19 krizinin ABD ekonomisi üzerindeki etkileri çok daha sert. Örneğin, yatırım bankası Goldman Sachs'ın analistleri, ABD ekonomisinde ilk üç aylık dönemde yıllık % 9, ikinci üç aylık döneminde de yıllık % 34'e varan bir daralma bekliyorlar. Bu oranların sırasıyla % 10 ve % 64 olmasını bekleyen analistler de var. En kötü senaryoları bir kenara bıraksak bile, 2020 yılında Covid-19 krizinin etkisiyle, ABD ekonomisinde toplam ekonomik daralmanın % 10'un epey üstüne çıkacağı anlaşılıyor.
ABD Başkanı Trump, 3 Kasım'da yapılacak Başkanlık Seçimleri'ne bu koşullarda gitmek itemiyor, Covid-19 karşısında alınan önlemleri bir an önce hafifleterek ekonomiyi yeniden canlandırmayı amaçlıyor.
Trump oy tabanındaki aşırı ağcı silahlı milislerin ekonominin açılmasını talep eden protesto gösterilerini destekleyen konuşmalar da yapıyor. Ülkedeki kutuplaşmayı daha da keskinleştirmekten çekinmiyor.
Buna karşılık birçok gözlemci, aşı ve etkili ilaç yokluğunda toplumsal izolasyon önlemlerinin kaldırılmaya başlanmasının Covid-19 salgını açısından "yangına körükle gitmeye benzediğini" düşünüyor. Önlemlerin yumuşatılması salgını hızlandıracak, özellikle primlerini ödeyemedikleri için sağlık sigortalarını kaybeden yeni işsizleri, sigortasız yoksullar çok daha şiddetle etkileyecek, büyük olasılıkla bu kesimlerde ölümler daha da artacak.
Diğer taraftan, salgın Trump "bölgeleri" olarak tanımlanan kırsal alanlara ve taşra kentlerine, özellikle Trump destekçisi yaşlı seçmenleri etkileyerek nüfuz etmeye başlamıştı. Şimdi bu sürecin hızlanması, Trump'ın seçmen tabanında bir kayma olasılığını da gündeme getiriyor.
Son finansal krizi izleyen ekonomik daralma ve yüksek işsizlik sağ popülizmi ve Trump başkanlığını yaratmıştı, Bu kez işsizlik ve ekonomik daralma çok daha yüksek düzeylerde seyrediyor. Toplumsal etkilerinin de aynı derecede sert olması beklenebilir.