Yenidoğan Çetesi davasında tutuklanmaları istenen 10 sanığın kimlikleri
İstanbul'da bebekleri anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek ölümlerine neden olan ve haksız kazanç sağlayan Yenidoğan Çetesi'nin 47 sanığı hakkında yürütülen dava 12. gününde devam etti. Davada savcı, tutuklu tüm sanıkların tutukluluk halinin devamını ve 10 tutuksuz sanığın tutuklanmasını talep etti. Tutuklanmaları talep edilen 10 sanığın kimlikleri de belli oldu. Tutuklanması istenen sanıklardan Birinci Hastanesi'nin sahibi Dr. Ali Aksu savunmasında basını ve yargıyı suçlamıştı.
İstanbul'da bebekleri anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek ölmelerine neden olan ve haksız kazanç sağlayan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 47 sanığın yargılandığı dava 12. gününde de devam etti.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmaya, Yenidoğan Çetesi'nin elebaşı olduğu öne sürülen Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, bazı tutuksuz sanıklar ile bir kısım müşteki ve tarafların avukatları katıldı.
YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMİ ALINDI
Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
MÜŞTEKİLERİN BEYANI ALINDI
Beyanı alınan müşteki Mustafa Mevlüt Tokluoğlu, tavsiye üzerine eşinin Avcılar Hospital'de doğum yaptığını söyledi. İki bebek beklediklerini, ancak bebeklerden birinin hastanede hayatını kaybettiğini anlatan Tokluoğlu, şikayetçi olduğunu bildirdi.
Müşteki annesi Esra Tokluoğlu ise bebeği doğduktan sonra yoğun bakıma gireceğini doktorun kendisine gebeliğinin 5. ayında söylendiğini, bebeğinin öldüğünü eşinden öğrendiğini anlattı.
Müşteki Mehmet Hanifi Kaya, eşinin tansiyon rahatsızlığı olduğunu belirterek, gittikleri hastanede yer olmadığı için Esenler Güney Hastanesi'ne sevk edildiklerini ve doğumun burada gerçekleştiğini söyledi.
Doğumdan sonra hastanede kendisinden ödeme yapılması istendiğini aktaran Kaya, şunları söyledi:
"Kartla ödeme yapmak istediğimi söylediğimde kabul etmediler. 4 bin lira nakit, 4 bin lira ise karttan ödeme yaptım. Doktor bebeğin iyi olduğunu söyledi. Gün içinde sanık Damla Atak, akşam da sanık Batuhan Çetin bana bilgi veriyordu. 'Bebeğin durumu normal' diyorlardı. Ne olduysa, aniden gece arayıp 'vefat etti' dediler. Yukarı çıktığımda saat 4'e kadar bana bebeği göstermediler. Sabah ölüm belgesini verdikten sonra morga indim. Morgda bana çocuğumu bisküvi kutusunda verdiler. Ben bir cenaze arabası bekliyordum. Hastaneden ayrıldım. 5 dakika sonra beni bir hemşire aradı. Hemşire bana evrakta eksiklik olduğunu, geri dönmem gerektiğini söyledi. Onlara verdiğim ve aldığım aynı evrak mı bilemiyorum. Ben üç gün üç gece hiç hastaneden ayrılmadım. Bir tane bile çocuk doktoru görmedim. Ben sadece sanık Ali Girik'in odasına gittim. Odaya alınmadım. Kadın doğum doktoru bir ay önce beni aradı. Benden ifademin içeriğini istedi. Ben de bilgi vermedim."
"DOKTOR OLDUĞUNU SÖYLEDİ"
Müşteki Erhan Karaduman, kendilerine hamilelik sürecinde eşinin ve bebeğinin herhangi bir sıkıntısının olmadığının söylendiğini ancak doğumdan sonra önce "bebeğin kalbi delik, kalp yetmezliği var" denildiğini, daha sonra metabolik rahatsızlığından bahsedilen bebeğin öldüğünü aktardı.
Müşteki baba Benedict Nnayereugo Opara ise tercüman eşliğinde alınan beyanında, soğuk algınlığı nedeniyle çocuğunu hastaneye götürdüğünü söyledi.
Opara, "Doktor çocuğuma baktı. 'Üşütmüş, çocuğun oksijene ihtiyacı var.' dedi. Çocuk annesinin kucağındayken oksijen verildi. Doktor 'bir gece burada kalması gerekiyor, çocuğu entübe edeceğiz.' dedi fakat entübe yapmadılar. Çocuğu yoğun bakıma aldıkları zaman, 'şu an çok hasta, yerimiz yok' dediler. Benden 500 dolar talep ettiler." şeklinde konuştu.
Çocuğunun üç gün Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nde kaldıktan sonra Beylikdüzü Birinci Hastanesi'nin yoğun bakımına gönderildiğini anlatan Opara, Medilife'ta 35 bin lira ödediğini, Birinci Hastanesi'nde ise kendisinden 14 bin lira istendiğini ancak 2 gün kaldığı için paranın üstünü geri aldığını ifade etti.
Birinci Hastanesi'nde bebeğinin entübe edildiğini belirten Opara, "Bana 'Eczaneye git, birkaç malzeme al, hemşireye teslim et. Ertesi gün gel, çocuğunu gör.' dediler. Akşam da beni arayıp çocuğumun durumunun iyi olmadığını söylediler. Hastaneye gittim, 'Çocuğunuz sabah öldü' dediler. Çocuğumu gördüğümde az da olsa nefes alıyordu. Cihazda işaret görünüyordu. Doktora da gösterdim." ifadelerini kullandı.
Müşteki Opara'nın doktorla konuştuğunu anlattığı sırada mahkeme başkanı, tutuklu sanıklardan hemşire Hakan Doğukan Taşçı'nı ön tarafa çağırdı. Mahkeme başkanı, müştekiye "Doktor bu muydu?" diye sordu.
Müşteki Opara ise "Evet, doktor buydu. Bebeğim kötüleştiğinde beni hastaneye çağırdılar. Gittiğimde bu şahısla konuştum. Bana doktor olduğunu, çocuğa test yapacağını söyledi." şeklinde cevap verdi.
SAVCILIK 10 TUTUKSUZ SANIĞIN TUTUKLANMASINI TALEP ETTİ
Tüm sanıklar ve müştekilerin dinlenmesinin ardından savcılık ara mütalaasını açıkladı.
Tutuklu tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep eden savcı, tutuksuz sanıklardan;
- Birinci International Hastanesinin sahibi Ali Aksu,
- Esenler Güney Hastanesinin mesul müdürü doktor Ali Dirik,
- Doktor Şeyhmus Çelik,
- TRG Hospitalist Hastanesi'nde Doktor Mehmet Gürül,
- TRG Hospitalist Hastanesi Genel Müdürü Murat Mantuş,
- Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan,
- Hemşire Ceren Hatice Kırım,
- Hemşire Renginar Molla,
- Hemşire Serenay Şenkalaycı
- Tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
BASINI VE YARGIYI SUÇLAMIŞTI
Tutuklanması istenen sanıklardan Birinci Hastanesi'nin sahibi Dr. Ali Aksu savunmasında basını ve yargıyı suçlamıştı. 32 yıllık hekim olduğunu dile getiren Aksu, binlerce hasta baktığını ve ameliyat yaptığını anlatarak, "Böyle bir suçlamadan dolayı karşınızda olduğum için çok üzgünüm." demişti.
29 Kasım Cuma günü görülen duruşmadaki savunmasında kendisine itibar suikastı yapıldığını öne süren Aksu, "Bu dava, Türkiye tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının işbirliği yaparak yeni doğmuş bebeklerin ölümünden sorumlu tutulduğu ve basın eliyle yargısız infaz yapıldığı ilk davadır" ifadelerini kullanmıştı.
'ÖLEN BEBEKLER İÇİN RAPOR TALEBİ
Savcı, ayrıca tüm ifadeler bittikten ve deliller toplandıktan dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek ölen bebekler açısından rapor alınmasını talep etti.
Cumhuriyet savcısı, Birinci International Hastanesinin sahibi Ali Aksu, Esenler Güney Hastanesinin mesul müdürü doktor Ali Dirik, doktor Şeyhmus Çelik, TRG Hospitalist Hastanesinde doktor Mehmet Gürül, TRG Hospitalist Hastanesi Genel Müdürü Murat Mantuş, Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, hemşire Ceren Hatice Kırım, hemşire Renginar Molla, hemşire Serenay Şenkalaycı ve tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
Duruşma, avukatların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.
İDDİANAMEDEN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor. İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor. Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor. Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor. İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti. Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.