Tekel bayi saldırısı davasında duruşma salonunu buz kestiren sözler: Bize 40 milyon lira ile 13 ve 11 yaşlarında 2 çocuk teklif ettiler
İstanbul Esenyurt'taki tekel bayi saldırısında iki kişinin ölümüne sebep olan 10 sanığın yargılanmasına başlandı. Saldırıda ölen Yunus Emre Erzen'in babası, karşı taraftan, davadan vazgeçmek için 40 milyon lira, 13 yaşında erkek çocuğu ve 11 yaşında kız çocuğu teklif edildiğini söyledi. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 10 Mayıs'a erteledi.
İstanbul Esenyurt'ta 2 kişinin hayatını kaybettiği tekel bayi saldırısıyla ilgili 10 sanığın yargılanmasına başlandı. Saldırıda ölen Yunus Emre Erzen'in babası Cantürk Erzen, avukatın "Size üçüncü kişiler vasıtasıyla 40 milyon lira, 13 yaşında erkek çocuğu ve 11 yaşında kız çocuğu teklif edildi mi?" sorusuna "Evet edildi. Ben dikkate almadım." diye cevap verdi. Erzen ifadesinin devamında, "Kan güderek ve planla yaptılar. Biri daha ölse Emre geri mi gelecek? Benim oğlum da cezaevinde yapmasaydı. Cezanızı çekin. Oturup çiçek vermeyeceğim. Dünya izledi oğlumun ölümünü. Cezanızı çekeceksiniz cezaevinde." dedi. Öte yandan duruşma ise 10 Mayıs'a ertelendi.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya sanıklar Tarık Özer, Murat Özer, Azat Özer ve Servet Özer tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses Görüntülü ve Bilişim Sistemi(SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Tutuksuz sanık Adem Kılıç, Ercan Topçu, Hüsamettin Ahmetoğlu, şikayetçi baba Cantürk Erzen, anne Solmaz Erzen ve hayatını kaybeden Batuhan Bayındır'ın babası Mustafa Bayındır, annesi Huriye Bayındır ile taraf avukatları katıldı.
"ELİME GEÇEN TELEFONU YARALAMAK İÇİN DEĞİL AMCAMI KORUMAK İÇİN VURDUM"
Tutuklu sanık Azat Özer savunmasında, "Olay günü akşam saatlerinde dürümcüdeyken babam aradı, nerede olduğumu sormak için. Sonra amcamı aradım, bir şey mi olduğunu sormak için. Sonra amcam beni almaya geldi. Şoför koltuğuna geçtim. Arka koltukta amcam babama, 'O adamlarla ticaret yapma demedim mi?' diye sözler söylüyordu. Bana yolu tarif ettiler. Sonra tekel bayine gittik. İçeri girince 3 kişi vardı. 2 kişiyi tanımıyordum. Amcam Yunus Emre'nin omzuna elini koydu. Babasını çağırmasını istedi. Yunus Emre masa altındaki silahına gözle bakıyordu. Sonra itişme oldu. Ben de o anki reflekse elime ne geçtiyse vurmaya başladım. O an 'baba baba' diye bağırdığımı hatırlıyorum sadece. Dükkandan çıkarken yerde şarjörsüz silah gördüm aldım. Yolda giderken de camdan attım. Şarjörü yoktu ama. Olaydan sonra taksiye binerek eve gittim. Polisler eve gelir düşüncesiyle babamın arkadaşı geldi beni aldı ve bir eve götürdü. Ertesi gün Büyükçekmece'de bize ait olan eve gittik. Sabahında ise babam 'Teslim olalım' dedi. Polisi aradık, teslim olduk. Ben Yunus Emre'nin kafasına vurmadım. Elime geçen telefonu yaralamak için değil amcamı korumak için vurdum. Görüntülerde de, elime geçenleri sırtına vurduğum görülecektir." dedi. Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmeyerek beraatlarını talep etti.
"BİR BABA BÖYLE BİR KATLİAM İÇİN OĞLUNU NASIL YANINDA GÖTÜREBİLİR?"
Saldırıda oğlunu kaybeden Huriye Bayındır, "Benim oğlumdan ne istediniz? Olayla alakası yok, benim oğlumdan ne istediler. Tarık oğluma ateş etmediğini söylüyor ama görüntülerde çıkarken ateş eden kim? 7 aydır bir anne olarak ne çektiğini kimse bilmiyor. Yunus Emre'ye de çok üzüldüm. Bir baba böyle bir katliam için oğlunu nasıl yanında götürebilir? Mermilerin sekip de oğluma isabet etme şansı yok. Onlar bizi tanımaz, biz de onları tanımayız. Husumetimiz yok." dedi.
Bayındır, mahkeme başkanının "Şikayetçi misiniz?" sorusuna, "Ben devletime bırakıyorum." diye cevapladı. Bayındır'ın babası Mustafa Bayındır da, "Karşı tarafı tanımıyoruz. Husumetimiz yoktur. Biz büyük bir erdemlilik yapıp şikayetçi değiliz. Sosyal medyada para, araba vs. gibi şeyler aldığımız yazılıyor, iddialar kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Karşı taraf sadece eşime ev alacaklarını söylediler onun dışında da ne para aldık ne de başka bir şey aldık. Ben tehdit edilmedim, Silivri'ye götürülüp alı konulduğum iddiaları da yalandır. Benim oğlum Yusuf'un arkadaşı olduğu için tesadüfen oradaydı. Oğlum Yusuf Erzen'le yakın arkadaştı." şeklinde konuştu.
"ANNESİNE BİR EV ALIP KARDEŞİNE PARA VERMEK İSTEDİKLERİNİ SÖYLEDİLER"
Avukatın, Özer ailesi tarafından maddi manevi bir teklif yapılıp yapılmadığını sorması üzerine Mustafa Bayındır, "Cantürk Erzen beni aradı, doğrudur. 'Sen bu olayın tarafında değilsin, sen gariban birisin, yolunu seç' dedi. Karşı taraf Özer ailesinden de bir aracı vasıtasıyla bize ulaştılar. Annesine bir ev alıp kardeşine para vermek istediklerini söylediler. Benimle görüşmek için Silivri'de bir yere çağırdılar hatta 'Araç gönderelim sana' dediler. Ama ben arkadaşımla geleceğimi söyledim ve gittim. Onun dışında her hangi bir şey yoktur." dedi.
"ONLARIN OĞLU BENİM ÖNÜMDEN GEÇSE ONLARIN YAPTIĞI KATLİAMI YAPMAM"
Şikayetçi Cantürk Erzen, "Benim ölen çocuğum 23 yaşında. Onlar öldürmek içinde oraya gitmediler. Ben olayı öğrendiğimde hastaneye gittiğimde ne olduğunu bilmiyordum. Hastane önünde polisleri görünce sordum ne olduğunu. Polisler Tarık ve Servet Özer'in silahla vurduğunu söylediler. İnanmadım, 'Neden onlar oğluma silah sıksınlar?' dedim. Olaydan 5 dakika önce Emre ile görüşmüştüm. Emre'ye beni aramasını söylüyorlar. Keşke Emre beni arasaydı da gelseydim oraya. Emre de amca diyerek karşılık veriyor. Benim oğlumun dükkanına silahlarla mafya gibi neden geliyorsunuz? Ben mahkeme huzurunda da söylüyorum, ben onları öldürmek isteseydim öldürürdüm. Beni çeki ödemem için aradıklarını söylemişler yalan. Bana evrak geldiğinde sinirlendim. Onların yakınlarından birini aradım. Neden böyle bir şey yaptıklarını sordum. Sonra bana gelen evrakı sosyal medyada paylaştım, evet bir şeyler yazdım ama onların ailesine küfür etmedim. Benim çocuğum karşılık vererek öldü. Benim oğluma 12 mermi sıkılmış. Sen ne diye 12 mermi sıktın. Sen oğlumun kafasına şişe vurduğu için oğlum ateş etmiş. Keşke kafasına ateş etseymiş. Onların oğlu benim önümden geçse onların yaptığı katliamı yapmam. Siz benim oğluma neden bunu yaptınız?" ifadelerini kullandı.
"EV ARABA PARA TEKLİFİNDE BULUNDULAR, KAN DAVASI OLMASIN DEDİLER"
Cantürk Erzen, karşı taraftan bir teklifin olup olmadığının sorulması üzerine "Onlar tarafından benimle görüşenler oldu. Ev, araba, para teklifinde bulundular, 'Kan davası olmasın' dediler. Ben de 'Kan davası yok. Çünkü ben sizden kimseyi öldürmedim ki kan davası olsun' dedim. 'Siz benim oğlumu öldürdünüz' dedim. Ben bazen Yusuf'u bile gördüğümde 'Neden abine kurşun sıkılırken üstüne atlamadın?' diyorum. 'Neden engel olmadın?' diyorum. Bazen görmek de istemiyorum onu ama takdiri ilahi. Olay günüde ben onlara küfürlü paylaşım yapmadım. Ama başkaları onları o şekilde yaptım şeklinde şişirmişler. Kan güderek ve planla yaptılar. Biri daha ölse Emre geri mi gelecek? Benim oğlum da cezaevinde yapmasaydı. Cezanızı çekin. Oturup çiçek vermeyeceğim. Dünya izledi oğlumun ölümünü. Cezanızı çekeceksiniz cezaevinde." dedi.
AVUKATIN SORUSU ÜZERİNE BABA ERZEN 2 ÇOCUK VE 40 MİLYON LİRALIK PARA TEKLİFİNİ DOĞRULADI
Baba Erzen ifade verdiği sırada avukatı araya girerek, "Size üçüncü kişiler vasıtasıyla 40 milyon lira, 13 yaşında erkek çocuğu ve 11 yaşında kız çocuğu teklif edildi mi?" diye sordu. Cantürk Erzen de, "Evet edildi. Ben dikkate almadım." diye cevap verdi.
"ÇOCUĞUMU BİLE BİLE ÖLDÜRDÜLER HEM DE 'BAŞINIZ SAĞ OLSUN' DİYORLAR"
Anne Solmaz Erzen, "Yüreğim parçalana parçalana o görüntüleri izledim. İnsanlık dışı bir görüntüydü. Çocuğum hiç yok yere günahsız yere öldü. Tasarlayarak geldiler ve çocuğu öldürdüler. Murat Özer'in de pasaportu varmış, demek kaçacaktı. Oğullarını niye yanlarına alıyorlar. Hepsi bilerek tasarlayarak kan güderek gittiler. Bize de para teklif ettiler. Aylık gelirlerinin 500 bin lira olduğunu söylüyorlarmış. Peki siz 600 bin lira için mi kıydınız bu çocuklara? Ben çocuğumu kaybettim. Bu dördünün de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almasını istiyorum. Bunun izahı, indirimi yok. Çocuğumu bile bile öldürdüler hem de başınız sağ olsun diyorlar. Demesinler. Hiçbir şekilde muhatap olmak istemiyorum." ifadelerini kullandı.
"BATUHAN'IN SON SÖZLERİ 'BU İNSANLAR NASIL İNSANLAR' OLDU"
Olay sırasında Tekel bayinde bulunan Yusuf Erzen, "Olay günü sanıklar geldi. Servet 'Gelin gelin' dedi. Şarjör gördüm. Karmaşa oldu. Emre'nin kafasında şişe kırdılar. Ben köşeye düştüm. Batuhan benim üstüme düştü. Tarık üstümüzdeyken 8-10 kez arkaya doğru sıktı. Bize de sıktılar. Emre'ye sıkarken 'Yalvarıyorum sıkmayın' dedim. Çıkarken sıkmaya devam ettiler. İçeri biri girdi çıktı. Babamlar geldi. Ahmet'le Şeyda, Emre'ye suni teneffüs yapıyordu. Babam da Batuhan'a suni teneffüs yapıyordu. Hayatımda hiç silah elime almadım. Servet bize 'Gel gel' diye o tarafa çekti. Tarık bize dönüp hunharca sıktı. 'Amca yapma' diye yalvardım. Batuhan'ın son sözleri 'Bu insanlar nasıl insanlar?' oldu." dedi.
DURUŞMA 10 MAYIS'A ERTELENDİ
Mahkeme heyeti Murat Özer, Azat Özet, Tarık Özer ve Servet Özer'in tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Heyet, tutuksuz sanıkların adli kontrol kararlarının devamına hükmederek duruşmayı 10 Mayıs'a erteledi.
İDDİANAMEDEN
İddianamede, tutuklu sanıklar Tarık Özer, Murat Özer, Azat Özer ve Servet Özer'in, Yunus Emre Erzen'e yönelik "tasarlayarak kan gütme saikiyle kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, Batuhan Bayındır'a yönelik "kasten öldürme" suçundan müebbet, Yusuf Erzen'e yönelik "tasarlayarak kan gütme saikiyle kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Sanıkların ayrıca, "kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etmek veya patlayıcı madde kullanmak" suçundan 6'şar aydan 3'er yıla kadar, "ruhsatsız silah bulundurmak" suçundan da 1'er yıldan 3'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. İddianamede, tutuksuz sanıklar Adem Kılıç, Erdal Adıyaman, Ercan Topcu, Vedat Erkin, Nimetullah Özer, Hüsamettin Ahmetoğlu'nun da "suçluyu kayırma" suçundan 6'şar aydan 5'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları gerektiği belirtildi.